Ozan Akyol, Erman Çağlar ve yerine göre Hasan İnceler her hafta bir saat için zihinlerini sözcükler yardımıyla birbirlerine aktarıyorlar. Beğenmezlerse de geri aktarıyorlar.
Kim karar veriyor bu kuştur, bu timsahtır diye?Bu yakışıklı, bu tombul diye sınıflandırmak kimin haddine?Sen ne istiyorsun diye sordunuz mu evrene?Onu istiyorum bunu istiyorum diye vızıldamak bedava...Recorded @ Teşvikiye Mahallesi
Miks & Mastering: Göksel "Magnum" Elbüken
50 100'ün yarısı eder ve siz de bizim diğer yarımızsınız. Yani biz iki kişi olarak binlerce insan ediyoruz. Bu baya iyi bir şey ve bizi iyi hissettirir. Gerçi "Bu iki beden dünyaya bedel be, herkes ayağını denk alsın amk ortamlarında" diyip kendi kendimize havalara da girebiliriz, "Houu bu çok fazla kişi lan bu, uğraşamam ben, çekilecek dert değil" diye katran karası evham ve kaygılara da sürüklenebiliriz. Hepsi kabulümüzdür be, yeter ki siz de ortalama kaç kişiye bedel olduğunuzu bize bildirin. Çünkü oradan hareketle daha net bi sonuca ulaşabiliriz. 2025'te de diğer yarımız olmaya VAR MISIN TÜRKİYE.......:)));)):DDDD::))
Recorded @ Hacı Emin Efendi
Miks & Mastering: Göksel "Magnum" Elbüken
Sizler: Bir Tanesiniz
Sizce doğa anaya sorsalar böyle çocukları olsun ister miydi? Kafasının arkası ütü basılmış gibi dümdüz olan kundak çocukları, tükürüğünden, sümüğünden balon yapan pislik çocukları, arkadaşlarının elinden oyuncağını, heyecanını, hayatını alan pezevengin çocukları ve daha niceleri... Bakın doğa ana yine de bu kadar şerefsize, haysiyetsize türlü yemişler, oksijenle bezenmiş bir atmosfer, bereket yağmurları ve doğal koylarla falan geliyor. Bırakın doğa ananın hakkını ödemeyi, kendi anasının hakkını, en azından kredi kartı ekstresini bile ödemeyen namussuzlarız biz. Anamız kime kaçsa yeğdir, anamız nereye gitse buradan evladır. Mars diye konuşuluyor şu an, anamızı oraya kaçıracaklar gibi görünüyor. Sıkıntı yok, gider orada da darlarız kendisini, hasretle ellerinden öperiz. Hayırlısı..... Mix & Mastering: Göksel "Magnum" Elbüken
Edit: Erman Çağlar
luni tuns (şiir) dafi dak, kabak kafalı elmır ve de bags bani sizden sonraki tüm gelişmeler yaşamama mani bir sıcak gülüş, bir dostça yumruk nerede kaldı hani küflenmiş bu hayat, ucundan bile yenmez yani...... Thunder Pide ve Kebap Salonu'nun sunduğu KALT'ın Podcast'i 48. bölümüyle şimdi ve daima sizlerindir. Unutmayın; en iyi tandır piştiğini unutandır..........
Atlı Kulp Birahanesi'ne hoş geldiniz. Tuzlu fıstığımız uzun süredir sizleri bekliyordu.
Zamanı zamanında yaşamanın en yerinde, en güzel zamanı şimdidir. Şimdiler deminlere, birazdanlar henüzlere sirayet etmeden, birbirlerini birbirlerine dönüşerek uğurlamaktan asla geri kalmazlar. Dakikalarca saatlere hal hatır sorduğumuz günleri göz önüne getirelim, geçmez dediğimiz yarınlar nasıl da ununu elemiş eleğini asmış dünlere dönüşüverdi. Bu gece bitmez derken 658 gece bir akşamda bitti. Zaman ne güzel şey, yaşamaya süre tanımayı bilenlere...
Solmazz Solaryum'un sunduğu KALT'ın Podcast'i şimdi ve sonsuza kadar sizlerindir.........
Kamuda israfın önüne geçmek ancak ve ancak evden beklendiğini bilen on üç yaşındaki bir çocuğun bilinci ve ivediliğiyle çalışmak sayesinde olur.
İnsan hayatı dediğimiz şey, ufak büyük oylarla bir o yana bir bu yana savrulan bir seçim otobüsü değil mi? Yeri geldiğinde patronumuza, yeri geldiğinde müşterimize, yeri geldiğinde de cinsel olarak kendimizi sevdirmeye çalıştığımız partnerimize 7/24 seçim vaatlerimizi haykırıyoruz. Koltuğun şanına değil hizmetin gururuna talibiz diyoruz, yatakta değişim için oylar sanırım bana diyoruz. Hepimiz seçim otobüsümüzün sesini biraz kıssak daha tatlı, daha huzurlu bir dating scene olmaz mıydı dünyamız? Şimdi biraz daha düşük sesle konuşulan bir dünyayı hayal edecek ve avazımız çıktığı kadar bağıracağız: Büyük ihtimalle çözer / Muhtar adayımız --> Ömer
Recorded @ Kadıköy
Mastering: Göksel "Magnum" Elbuken
Edit: Erman "Malibu" Çağlar
Bu podcast, GetirAraç hakkında reklam içerir.GetirAraç hakkında daha detaylı bilgi almak ve ilk kullanımda 500 TL'lik indirimden faydalanmak için tıklayın.
Evet doğru duydunuz: Ne cüzdan, ne şişe, ne araba... Hiçbir şey ağzına kadar doldurulmaz. Özellikle de insan, özellikle de toplum. İyi oldu, ağzına kadar doldurdum, hiç ziyan etmedim dersin, kapağını sıkıca kapatırsın; ama sıcaklık ve basınç değişikliğini hesap edemediğin için şişme yapar ve ertesi gün dur şu topluma bakayım diye kapağını açtığında suratına patlar, her taraf toplum olur. Bir keresinde domates turşusu öyle patlamıştı evde, iki hafta tavanına kadar her yerden domates temizledik.
Bir yere götürülecek en kötü şeylerden biri çek yat, ikincisi erkektir. Bunu bilmeyenleri zaten Mars'a, yeni bir dünya kurmaya götürmek benzin israfı olacaktır. Uzay programlarını planlarken bunları göz önünde bulundurmak elzemdir.
Kaldırımda bile yetişir denilen çiçekler ekip onlara bile bakamadığımız bahçelerimizin etrafına dijital dikenli teller örüyor, kapısına da annemizin doğum tarihi artı annemizin kızlık memleketinin plakası gibi manyakça parolalar yerleştiriyoruz. Kıymetli hiçbir şeyimiz yokken her şeyimizi saklıyoruz... Oysa şimdi parklarda, rahatsız bankların üzerinde el ele tutuşup birbirimize "şifre: sorma gir, hepsi küçük" demenin tam zamanı. Birbirimizin bahçelerini ziyaret edeceğiz; sağlıksız, belki de çoktan ölmüş bir ağacın gölgesinde çay içeceğiz, bira içeceğiz. Bahçemize hoş geldiniz....